? 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde Tahkim Sözleşmesi ve Mahkemelerin Tahkim Yargılamasındaki Rolü | Güzeloğlu Hukuk Bürosu
Tarih : 12.12.2018

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde Tahkim Sözleşmesi ve Mahkemelerin Tahkim Yargılamasındaki Rolü

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ("HMK") yer alan tahkim hükümleri, MTK’nın tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanmaktadır.
HMK'da Yer Alan Tahkim Hükümlerinin Uygulama Alanı


Türk mevzuatında tahkim kurumu birçok anlaşma ve kanun tarafından düzenlenmektedir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu (“MTK”), 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında New York Konvansiyonu, 1965 tarihli Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Konvansiyon ("ICSID") bunlardan en önemlileridir.


HMK’da yer alan tahkim hükümleri, MTK’nın tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanmaktadır. UNCITRAL (“UNITED NATIONS COMMISSION ON INTERNATIONAL TRADE LAW”) tarafından hazırlanan 1985 tarihli Uluslararası Ticaret Tahkimi Model Kanunu’nun  (“Model Law on International Commercial Arbitration”) (“Model Kanun”) kuralları ile uyumlu olarak hazırlanan HMK tahkim hükümleri, yabancılık unsuru içermeyen tahkim yargılamalarının ana çerçevesini oluşturmaktadır.


HMK’nın 408’inci maddesi ile tahkime elverişli uyuşmazlıklar bakımından iki sınırlama getirilmektedir. Buna göre taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklar veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim yolu ile halli bu madde hükmü uyarınca mümkün değildir.


Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklar mülkiyet hakkı, rehin hakkı, taşınmaz yükü, irtifak hakkı, oturma hakkı, üst hakkı, kaynak hakkı ve geçit hakları olarak sıralanabilmektedir. Kiraya ilişkin uyuşmazlıklar gibi taşınmaz mallara ilişkin olan fakat ayni bir haktan kaynaklanmayan uyuşmazlıklarda ise halinde tahkim yoluna başvurulması mümkündür.


408’inci maddede yer alan diğer ise iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar hakkındadır. Doktrinde çoğunluk görüş uyarınca, iki tarafın iradelerine tabi olmayan işler ifadesi ile kamu düzenine ilişkin hususların kastedildiği kabul edilmektedir.



HMK Çerçevesinde Tahkim Sözleşmesi


HMK’nın 416’ncı maddesi uyarınca tahkim sözleşmesini, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olarak tanımlamaktadır. Tahkim sözleşmesi ayrı bir sözleşme olarak akdedilebileceği gibi, taraflar arasında akdedilen bir sözleşmeye tahkim şartı eklenmesi suretiyle de akdedilebilmektedir.


Tahkim yargılamasına konu uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklanabileceği gibi, sözleşmeden kaynaklanmayan uyuşmazlıklarında tahkime konu olması mümkündür. Bu çerçevede haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya vekaletsiz iş görmeden kaynaklı tazminat ve alacak talepleri tahkime konu edilebilmektedir.


HMK tahkim sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasını bir geçerlilik şartı olarak düzenlenmektedir. HMK yazılı şekil şartının hangi hallerde gerçekleştirildiğini örnekleme yolu ile saymaktadır. Buna göre Tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye veya taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması ya da dava dilekçesinde yazılı bir tahkim sözleşmesinin varlığının iddia edilmesine davalının verdiği cevap dilekçesinde itiraz edilmemiş olmasının yeterli olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, 6098 sayılı Türk Borçlar Hukukundaki şekil şartına ilişkin prensiplerin, bu kurallar ile çelişmediği ölçüde uygulanabilir olduğu madde gerekçesinde ifade edilmektedir.


Bunlara ek olarak, Asıl sözleşmenin bir parçası hâline getirilmek amacıyla tahkim şartı içeren bir belgeye yollama yapılması hâlinde de geçerli bir tahkim sözleşmesinin yapılmış sayılacağı ifade edilmektedir. Böylelikle uluslararası ticari anlaşmalar kapsamında yaygın bir şekilde yapılan atıf yolu ile tahkim sözleşmeleri HMK hükümlerince de geçerli olmaktadır.


HMK ayrıca tahkim sözleşmesine karşı, asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim sözleşmesinin henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamayacağını belirterek tahkim sözleşmesinde “Ayrılabilirlik Prensibini (Doctrine of Separability)” açıkça benimsemektedir. Ayrılabilirlik prensibine göre asıl sözleşmenin geçersiz olduğu iddiası, o sözleşmenin bir parçası olsa bile tahkim şartına karşı ileri sürülememektedir.


HMK’nın 422’nci maddesi tahkim hukukunun temel prensiplerinden birisi olan "Competence-Competence" ilkesine uygun olarak hakem veya hakem kurulu, tahkim sözleşmesinin mevcut veya geçerli olup olmadığına ilişkin itirazlar da dâhil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verebileceğini belirtmektedir. Böylelikle tahkim şartının geçersizliğini ileri sürerek tahkimin bertaraf edilmesi veya yargılama sürecinin uzatılması engellenmektedir.


HMK’ya göre Hakem veya hakem kurulu, yetkisizlik itirazını, ön sorun şeklinde incelemeli ve karara bağlamalıdır. Bu ön inceleme neticesinde kendisinin yetkili olduğuna karar verirse, tahkim yargılamasını sürdüreceğini ve davayı karara bağlayacağını ifade etmektedir.


HMK ayrıca yetki ve yetki aşımı itirazlarının ileri sürülmelerini de yargılama sürecinin uzamaması için, özel olarak düzenlemektedir. Buna göre Hakem veya hakem kurulunun yetkisizliğine ilişkin itirazın, en geç cevap dilekçesinde yapılması ve hakem veya hakem kurulunun yetkisini aştığına ilişkin itirazların ise derhal yapılması gerektiği belirtilmektedir.


HMK Kapsamında Mahkemelerin Tahkim Yargılamasındaki Rolü


HMK'nın 411'inci maddesi, ancak açıkça belirtilmiş hallerde mahkemelerin tahkim yargılamasına yardım edebileceğini belirtmektedir. UNCITRAL Model Kanun'un 5’inci maddesi ile özdeş olan bu hüküm ile mahkemelerin yorum yoluyla tahkim yargılamasındaki rollerini genişletmelerinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.


HMK’nın 413’üncü maddesi ile tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkla ilgili davanın mahkemede açılmış olması halinde tahkim itirazının bir ilk itiraz olarak sunulacağını ve bu itiraz neticesinde geçerli ve uygulanabilir bir tahkim sözleşmesinin bulunduğunun tespitinin mahkeme tarafından yapılacağı belirtilmektedir.


HMK’nın 414’üncü maddesi hakem veya hakem kurulunun ya da taraflarca görevlendirilecek bir başka kişinin zamanında veya etkin olarak hareket edemeyecek olduğu hâllerde, taraflardan birinin ihtiyati tedbir veya delil tespiti için mahkemeye başvurabileceğini belirtmektedir. HMK’nın bu hükmü UNCITRAL Model Kanunu’nun 17 J ile benzer esaslara  dayanmaktadır. Ancak Model Kanun mahkemenin buna ilişkin vereceği kararlarda kendi usul prosedürüne uygun fakat uluslararası tahkim yargılamasının özel niteliklerini dikkate alması gerektiğini belirtmektedir.

HMK’nın 414’üncü maddesi ayrıca, UNCITRAL Model Kanunu’nun 17 H ve devamı hükümleri ile uyumlu olarak, mahkeme hakem veya hakem kurulunca verilen tedbir kararının, geçerli bir tahkim sözleşmesinin var olması kaydıyla taraflardan birinin talebi üzerine icra edilebilirliğine karar vereceğini de belirtilmektedir.


HMK’nın 416’ncı maddesi uyarınca tarafların hakem seçimi noktasında anlaşamamaları halinde, taraflardan birinin başvurusu üzerine mahkemenin hakem seçeceğini hüküm altına almaktadır. Aynı madde 3 hakem tarafından yürütülecek tahkim yargılamalarında, taraflarca seçilen iki hakemin otuz gün içerisinde üçüncü hakemi belirleyememeleri halinde taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece üçüncü hakemin belirleneceği ifade etmektedir. HMK’nın bu hükmü UNCITRAL Model Kanunu’nun 11(3) numaralı maddesi ile özdeş olarak hazırlanmıştır.


HMK’nın 418’inci maddesinde seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak mahkemeye başvurulabileceği belirtilmektedir.


HMK’nın 420’nci maddesine göre, taraflar arasında hakemin çekilmesini gerektiren sebeplerin varlığı konusunda uyuşmazlık çıkması halinde, taraflardan birinin mahkemeden hakemin yetkisinin sona erdirilmesi konusunda karar verilmesini isteyebilmektedir. Maddede aynı zamanda bu konuda verilen kararın kesin olduğu belirtilmektedir.


HMK’nın 427’nci maddesi hükmüne göre, Tahkim süresi, tarafların anlaşmasıyla; anlaşamamaları hâlinde ise taraflardan birinin başvurusu üzerine mahkemece uzatılabilmektedir. Mahkemenin bu konuda verdiği karar kesindir.


HMK’nın 432’nci maddesi uyarınca Taraflardan biri, hakem veya hakem kurulunun onayı ile delillerin toplanmasında mahkemeden yardım isteyebilmektedir. Bu hüküm UNCITRAL Model Kanunu’nun 27’nci maddesi ile özdeştir.


Bunlarla birlikte hakem yargılamasının iptali ve tahkimde yargılamanın iadesi davaları da mahkemeler nezdinde görülmektedir.


Mahkeme tarafından tahkim yargılamasına ilişkin yapılacak işlerde görevli ve yetkili mahkeme, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi olarak belirlenmektedir. Tahkim yerinin belirlenmemiş olması halinde ise görevli mahkeme, konusuna göre asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri mahkemesi olmaktadır.


Tahkim Hukuku hakkında daha fazla bilgi almak için bize info@guzeloglu.legal adresinden ulaşabilirsiniz. 

Yazar: Abdülkadir Güzeloğlu & Tarık Kurban